Programa, Almanya Saadet Partisi’nden İbrahim Gümüşoğlu, Hollanda SP yönetimi, SPİOR Başkanı Mehmet Akbulut, MÜSİAD Hollanda'dan Gülali Alkılıç, işadamlarından Abdurrahman Yazır, Mehmet Demirel, Ekrem Kaymakçı, Tuncay Çifçi, Necat Kaya, İbrahim Oğuz, siyasiler, STK temsilcileri, bölge sakinleri ve Erbakan sevdalıları katıldılar.

Schalmei Salonunda gerçekleştirilen anma programı, Erbakan Hoca'nın fotoğraf ve onu dünyaya tanıtan mücadelesinin yer aldığı sözlerinin ve yaşamının sergisiyle başladı.
Yine onun tarihe mal olmuş sözlerinin hat sanatıyla Osmanlıca olarak katılımcılara sunulması bir ayrıcalık olarak kendini gösterdi.

SİM Hafızlık Kursun Müdürü hafız Kenan Aslan tarafından okunan Kur'an-ı Kerim ile başlayan program, 30 hafızın bir araya gelerek Erbakan'ın ruhu için okunan hatim ve Maide-i Kuran ile devam etti.

Iraklı Hafız Ali Jawwad Al Touraihi, Den Haag Hicret Camii imamı Mücahit Aslan ve SİM Eğitim Müdürü Mustafa Aslan tarafından sunulan Kur'an ziyafeti katılımcıları manevî bir atmosfere sürükledi.

Ramazan Oturak tarafından sunulan programın açılış konuşması Saadet Partisi Hollanda Temsilciliği Başkanı Bayram Başalan tarafından yapıldı.
Başalan konuşmasında özetle şunlara değindi: “Erbakan Hocamızı 5'inci vefat yıldönümünde onu rahmet ve saygıyla anıyoruz. O 7 milyar insanın saadetinden başka bir şey istemedi. Biz son nefesimize kadar Erbakan Hocamıza ve onun davasına sadakatten asla ayrılmayacağız. Onun emanet ettiği davada temizlikçi olmak, diğer davalarda en büyük makamlarda olmaktan daha büyük şereftir”

Ünlü sanatçı Mustafa Özcan Güneşdoğdu'nun verdiği konserin ardından hatim duası yapıldı.
Mehmet Emin Dündar koordinesinde gerçekleştirilen hatim, hafızların sahnede canlı olarak okudukları son on sure ile sona erdi.
Mahmut Doğru tarafından yapılan duanın ardından Hollanda Mehteran müthiş bir gösteri yaparak katılımcıları coşturdu. Hollanda Mehteranın okuduğu Savunan Adam marşıyla duygu dolu anlar yaşandı.

Anma Haftası çerçevesinde düzenlenen etkinliğe Türkiye'den katılan Prof. Dr. Osman Altuğ, Doç. Dr. Süleyman Akdemir ve Bölge eski başkanlarından/ilahiyatçı Ömer Baler, Saadet Hollanda Başkan Başdanışmanı Hasan Koç'un moderatörlüğünde “Dava, Devlet ve Bilim Adamı Olarak Erbakan’ı Anmak ve Anlamak” konulu bir panel etrafında bir araya geldiler.

“Para devletin namusudur”

İlk sözü alan Süleyman Akdemir, Kendi doktora tezinden esinlenerek Adil Düzen teorisinin ortaya çıkış hikâyesini anlatarak başladığı konuşmasında şunlara değindi:
“Hocamla karşılaşmamız 1973 yıllarında olsa da ilk tanışmamız 1984 yılıydı. Bir konferansta Siyonizm’i, kapitalizmi anlatıyordu. Ben de ‘bunlarla mücadelenin nasıl olacağını?’ sordum, o da bana ‘sandık müşahidi olacaksın’ diyerek sandığı gösterdi. Ben de ‘hocam tamam, ama ben bir tez hazırladım, okumanızı istiyorum, okur musunuz’ dedim. Kabul etti. Hocamın, bir fikir beyanında bulunan kişiyi bir dinleyişi vardır, ben ilk kez orada onda şahit oldum. Hocam benim tezimden hareketle Adil Düzen’in temelini atmış oldu. Bu çalışmamız 7 yıl sürdü. Adını henüz belirlemedik. Hocamızı bir gün İzmir-Dikili Belediyesi konuşmaya çağırıyor. Hocam orada bizim hazırladığımız bu teoriyi anlatıyor. Orada bulunalar ‘Hocam, bu yeni bir şey, yen bir şey anlatıyorsunuz, bunun adı nedir?’ diye soruyorlar. Hocam da ilk kez solcu bir belediyenin toplantısında “bu sistemin adı Adil Düzen”dir diyor.
Batı medeniyeti çöküş sürecini yaşıyor. Medeniyetler, gece ve gündüz gibi birbirini takip ederler. Şu an gecenin en koyu olduğu ve şafağın sökme anının yaklaştığı zamandayız. Karanlık bir dönemden aydınlık bir döneme geçişin adıydı Adil Düzen.
Peygamberlerin gelişi bir Nemrut gibi, bir Neron gibi, bir Devlet Başkanı gibi olmaz. Halkın arasına girer, halka sahip çıkar, halkı organize eder, sosyal yapıyı batıldan hakka dönüştürür ve sonra iktidar olur. Hocamız, Avrupa’da bu örgütlenmeyi yapmamış olsaydı, Millî Görüş hareketini başlatmasaydı bugün bir arada olamayacaktınız, bugünkü gibi dayanışma içerisinde olamayacaktınız, dilini konuşamayacak, dininizi yaşayamayacaktınız. Türkiye’de başlattığı siyasi hareket sürekli dış mihraklar ve işbirlikçiler tarafından sekteye uğratıldı.
Onun çalışma azmi, heyecanı karşısında ezilirdik. Altınoluk’ta 4 kişilik bir ekiple çalışıyoruz. Gece 12 oldu, Fehim Adak kalktı, gece 1 oldu Arif Ersoy kalktı, gece 2 oldu, ben kalktım, yarın 9’da yine oturacağız masaya. Hocam hala ben giderken dosya karıştırıyordu. Onun enerjisine yetişemezdik. Ertesi gün hiçbir yorgunluk hissi duymadan aynı şevkle başladı ve gelen soruları da herkesi doyuracak şekilde cevapladı.
Onun bakışı, ufku görüşü, azmi, gayreti, geleceğe yönelik durum değerlendirmesinin farklılığı bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Ancak onun bıraktığı sancağa sahip çıkmak ve
daha ileri götürmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz vardır”

“İnanacaksın ve başaracaksan”'
Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a Başbakanlık Başdanışmanlığı yapan Prof. Dr. Osman Altuğ konuşmasında, Erbakan'ı değerlendirebilmek için en az onun kadar bilgiye, kültüre, deneyime sahip olunması gerektiğini ifade ederek, aslında onun bir umman olduğunu, çok özel, kendi şahsına münhasır bir olay, Erbakan’ın, eşi benzeri olmayan bir kişi ve bir bilim adamı olduğunu" belirterek özetle şunları söyledi:
“Görevi kabul eder etmez, Erbakan’ın ilk sorusu ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün ödemesi gereken ne kadar borcu var?’ oldu. Bir hafta süre istedim. Erbakan ‘Hayır, şimdi burada söyleyeceksin’ dedi ve böylece Havuz Sistemi'nin de temelleri atıldı.

“Erbakan uygar birisidir”
Erbakan'ı üç aşamada değerlendirmek lazım. Düşünce biçimi, yaşam biçimi ve geçim biçimi. O da eşittir uygarlık biçimi. O halde Erbakan uygar birisi.
Erbakan'ın her ne kadar İslami görüş, Adil Düzen şeklinde ifade etmek mümkünse de; aslında Erbakan'ın düşünce biçimi rasyonel bir düşünce biçimidir, bilimseldir, objektiftir. Erbakan hiçbir konunun tarafı değildir. Bir bilim adamıdır ve düşüncesi de bilimsel kıstaslara dayalıdır. Ama bu bilimsel düşünce biçimini İslami düşünceye, Adil Düzene uyarlamaya çalışmıştır. Demek ki Erbakan akılcı bir insandır. Rasyoneldir, ideolojik değildir Erbakan. Onun ideolojisi yoktur. Aklı vardır ve aklına uygun hareket eder. İslam'ın da emri budur. Allah der ki: “Ben size akıl verdim bu akla uygun hareket edin.” O anlayış içerisindedir.
Yaşam biçimi son derece mütevazi, son derece halktan yana, son derece duygusal “her ne kadar bu duygusallığını esprileriyle örtmeye çalışıyorsa da, aslında o esprilerin altında bir sitem vardır” Demek ki Erbakan halkı aydınlatmaya yönelik çalışmalar içerisinde ama gereği gibi aydınlatamadığı için de halka karşı sitem içerisinde olan bir kişiliktir.

Havuz sistemi 28 Şubat'ı tetikledi
Havuz sistemiyle bir şekilde sermaye kesiminin çıkarına çomak sokulduğu, yüzde 125'e varan bir avanta kesildiği için ister istemez sermaye kesimini karşısına almıştır. Bu da 28 Şubat'ı getirmiştir. 28 Şubat'a getiren olay, havuz sistemiyle başlamıştır. Ekonomik açıdan. Diğer siyasi tarafları benim alanımın dışında olduğu için o konulara girmek istemem. Ama finansmanın altın kuralı paranın yönünü izle gerçeğe ulaş. Para insan vücudundaki kan gibidir. Havuz sistemiyle yüksek faize alışmış, devletten nemalanmış bir kesim en başta rahatsız olanlardı. Yine havuz sistemiyle ilgili olarak, o dönemde döviz rezervlerimiz yüksek değildi.
Bu süreç içerisinde bir başka olay daha yaşadık. Biz Dresdner Bank kanalıyla yurt dışındaki işçilerimizin tasarruflarını yüzde 12 ile toplamaya çalışıyorduk. Ama bir başka kesim Almanya'da özellikle yüzde 30-40'la işçi dövizlerini toplamaya başladı. Biz de 25 bin Markı bir yıl süreyle Dresdner Bank'ta tutarsan. Yani bu parayı Türkiye'ye bu yolla gönderirsen Türkiye'ye otomobil, makine getirme hakkı vermeyi yürürlüğe koyduk. Bu işçilerimize son derece cazip geldi. Bu sefer yüksek kazanç talebiyle para toplayanların da tekerine çomak sokulmuş oldu. Erbakan böylece karşısına bu grupları da almış oldu. Bu sayede Türkiye'ye kullanılmış otomobil ithalatı başladı. Bunlara ilk defa 5 yaş sınırı getirildi. Daha önce yaş sınırı da yoktu. Genç otomobiller gelmeye başladı. Türkiye'deki tüketici Almanya'daki fiyata otomobil almaya başlayınca, yurt içindeki otomobiller gözden düştü. Böylece otomotivcilerin de ayağına basılmış oldu. Bu uygulamaları hep birlikte tartışarak karar verdik. Türkiye bu konuda Erbakan ve daha sonra Fehim Adak'a çok borçludur.
Özel bankacılık, Avrupa'da işçi paralarını toplayanlar, otomotiv sektörü bu uygulamalardan etkilendiler. 28 şubat sürecinin başlamasında bu kesimlerin büyük katkısı olmuştur. 2002 seçimlerinden sonra özellikle bu grupların hangi partilerin yanında yer aldıklarına bakarsanız olay çok daha net görünür.

Kumarhaneler ve yeni lira projesi
Hoca ile bir de kumarhanelerin kapatılması kanun tasarısını da birlikte hazırladık. Bu sistemden nemalananları da karşımıza aldık. Yeni Lira projesini hazırladık. Aslında bu Türkiye'nin yeniden yapılanma projesi idi. Yoksa sadece matbaada para basma kısmı değil. Yani sırf sıfırları atmak değildi. Bu projede bir şekilde 28 Şubat ile birlikte kesintiye uğradı.

Ülkesini seven bir kişilik

Erbakan Hocanın 28 Şubat sürecinin kökeninde, ülkesini seven, dürüst, namuslu, liyakatlı, ehliyet sahibi bir bilim adamının ülkesi için her çeşit siyasi riski üstlenerekten ülkesi yararına olan işlere imza atması yatıyordu. Havuz sistemi, bedelsiz ithalat, otomotiv sektörü, kumarhanelerin kapatılması ve kara paranın aklanmasının önlenmesi 28 Şubat'ın yapılmasının nedenlerindendir. Bu grupların ayağına basıldığı için 28 Şubat'a giden olaylar gerçekleşmiştir. Erbakan bütün bunları ülke yararına olduğu için yapmıştır.”

Pek çok çok ulusal ve yerel televizyonda canlı olarak yayınlanan program, hediye takdimi ve Mustafa Özcan Güneşdoğdu'nun okuduğu Kur'an-ı Kerim ile sona erdi.

Haber – Fotoğraflar: Taha Yalçın