Mustafa Yeneroğlu: “Gençlerimizin anadillerine yönelik yatırım, İsveç’teki vatandaşlarımız için önemli bir sorumluluktur.”

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu 10 Mart 1967 tarihinde İsveç ile imzalanan “İşgücü Antlaşması” nedeniyle bir açıklama yaptı. Yeneroğlu yaptığı açıklamada  “İsveç’te yaşayan vatandaşlarımız büyük gayret ve fedakârlık göstererek bugünlere geldiler. Gelecekte de Türkiye ile irtibatın devam etmesi için anadile yönelik yatırım, İsveç’teki vatandaşlarımız için önemli bir sorumluluktur. Bu vesileyle İsveç’e göç eden birinci nesli hayırla yâd ediyorum.” dedi.

Mustafa Yeneroğlu şunları kaydetti: “1960’lı yıllarda Batı Avrupa ülkeleriyle imzalanan işgücü anlaşmaları milyonlarca insanımızın kaderini tayin etti. 10 Mart 1967’de İsveç ile imzalanan antlaşma da bunlardan birisidir. Şu an itibariyle yaklaşık yarısı İsveç vatandaşlığında olan 115 bin Türkiye kökenli göçmen İsveç’de yaşamaktadır.  Geçen 50 yıllık süre içerisinde İsveç’te yaşayan vatandaşlarımız büyük gayret ve fedakârlık göstererek bugünlere geldiler. Bu sebeple İsveç’e göç eden birinci nesli hayırla yâd etmek istiyorum.

Bugün İsveç’te yaşayan Türkiye kökenli insanımıza baktığımızda hayatın her alanında etkin olduklarını ve toplumun bir parçası haline geldiklerini görüyoruz. Dayanışma içerisinde oluşturdukları sivil toplum kuruluşları, sosyal, kültürel ve dini ihtiyaçları karşılayacak şekilde hizmet veriyor.  Bizzat vatandaşlarımız tarafından kurulan yaklaşık 7.000 firma,  iş hayatında farklı sektörlerde İsveç ekonomisine katkıda bulunuyor. İsveç Parlamentosunda bulunan 8 milletvekili ve hükümette bulunan 2 Türkiye kökenli Bakan, siyasal temsil konusunda kat edilen mesafenin kanıtıdır.
Bütün bunlarla birlikte Avrupa genelinde görülen sağ popülist partilere yönelik desteğin İsveç’te de artmasını, göçmen vatandaşlarımız açısından endişeyle takip ediyor, bu sürecin göçmenlerin haklarını kısıtlayıcı bir noktaya gelmeyeceğini ümit ediyoruz. Öte yandan vatandaşlarımızın İsveç toplumuna asli bir unsur olarak katılımı devam ederken, Türkiye ile irtibatın korunması da büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple Türkçe’nin yeni nesillerde anadil düzeyinde konuşulması için, sivil toplum, yerel Türkçe medya ve kanaat önderleri başta olmak üzere, ilgili tüm aktörlere önemli sorumluluklar düşmektedir.”